Bakan Avcı, Habertürk’e konuk oldu  
Bakan Avcı, Habertürk’e konuk oldu

Bakan Avcı, Habertürk’e konuk oldu

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Habertürk TV Ankara temsilcisi Veyis Ateş´in sunduğu “Özel Röportaj” programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bakan Avcı, Habertürk’e konuk oldu

Bakan Avcı´nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

 

Doğu ve Güneydoğu’da eğitim

“Biz yılbaşından önce, Çarşamba günü Van’a gittik. Millî Eğitim Bakanlığı olarak bölgelerimizde toplantılar yapıyoruz. Ve o bölgedeki bütün millî eğitim müdürlerimizi, ilçe millî eğitim müdürlerimizi, teftiş kurulu başkanlarımızı, yani maarif müfettişleri başkanlarını ve ilgili eğitimle ilgili başka arkadaşlarımızı da bu toplantılarda bir araya getiriyoruz, bölgesel sorunları konuşuyoruz, il il durumumuzu gözden geçiriyoruz. Alınan tedbirler, alınması gerekenler, yapılanlar, yapılmakta olanlar, yapılacak olanlar bunları ayrıntılı olarak; yöneticilerimizle görüşme, tartışma, değerlendirme fırsatını buluyoruz.

 

Bunun ilk toplantısını geçen ay Marmara Bölgesi’nde yapmıştık. Bu ay da, işte yılbaşı gecesine varıncaya kadar Van’da; bölgedeki 13 ilimizin millî eğitim müdürlerine, ilçe millî eğitim müdürlerini, maarif müfettiş başkanlarını topladık, 200 kişilik bir toplantı, bir çalıştay gerçekleştirdik. Bu toplantımız Van, Ağrı, Bitlis, Bingöl, Siirt, Ardahan Iğdır, Mardin, Muş, Batman, Hakkâri, Şırnak, Diyarbakır, Kars ve Tunceli il millî eğitim müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri ve maarif müfettişlerini topladık. Hem bölgedeki genel durumu, eğitimle ilgili sorunlarımızı, hem de tek tek illerimizde hangi ilçemizde, hangi okulumuzda hatta bazılarında okul düzeyine varıncaya kadar durumumuzu gözden geçirdik. Şimdi haberlerde genellikle bölgeyle ilgili olarak, daha çok dramatik olaylar ve çatışmalar, maalesef zaman zaman şehit haberleri gündeme geldiği için bölge sanki baştan aşağı bir büyük sorunun içerisindeymiş gibi bir algı da oluşabiliyor. Millî Eğitim Bakanlığı açısından bölgede eğitimde sorunlu olan iki ilçemiz var; Dargeçit’le beraber 3 diyebiliriz. Cizre ve Silopi… Cizre ve Silopi’deki sokağa çıkma yasağı sebebiyle biz daha önceden buradaki öğretmenlerimizi Millî Eğitim Bakanlığının talimatıyla hizmet içi eğitime alarak hem öğrencilerimizi, hem de öğretmenlerimizi olabilecek terör saldırılarından olabildiğince muhafaza etmeye de gayret ettik. Dolayısıyla, oralarda eğitime ara vermek zorunda kaldık.

 

Nusaybin’de, Dargeçit’te, halen Diyarbakır Sur’da eğitime ara verdiğimiz okullarımız oldu. Ama mesela Diyarbakır- Sur’daki 21 okulumuzda okuyan öğrencilerimizin hemen tamamını biz Diyarbakır’ın can güvenliği bakımından sorun teşkil etmeyen mahallelerdeki okullarımıza naklettik.

 

Zaten onlardan bir şekilde şehirdeki başka akrabalarının yanına yerleşenler var, ayrıca Diyarbakır Valiliğimizin gidecek hiçbir yeri olmayan, ama evi Sur’da olduğu için mağdur olma ihtimali olan vatandaşlar için ayrıca barınma imkânları da sağladı. Otel bile kiralandı orada. Dolayısıyla, Sur’daki durum normale avdet edince tekrar oradaki okullarımızın da elden geçirilip eğitime orada da devam edilmesi için çalışmalarımızı yaptık; ama şunu söyleyeyim: Yani bu 15 ilde, yani Van’da mesela eğitimle ilgili hiçbir sorunumuz yok çok şükür. Ağrı’da yok, Bitlis’te yok, Bingöl’de yok, Siirt’te, Ardahan’da, Iğdır’da, Mardin’de -Dargeçit dediğim gibi- Muş’ta, Batman’da, Hakkâri Yüksekova’da bir sıkıntılı durum vardı o da çözüldü. Şırnak’ta dediğim gibi, Silopi ve Cizre orada sorunumuz devam ediyor. Diyarbakır’da Sur dışında diğer yerleşim biriminde ve bütün bölgenin kırsalında bu vesileyle güvenlik kuvvetlerimize bir kere daha çok teşekkür ediyorum. Kırsaldaki okullarımıza, köylerde sorun yok. Kars’ta yok, Tunceli’de yok.”

 

Öğretmenlerin tehdit edilmesi

“Zaman zaman oralarda o tür şeyler yaşanan okullarımız, öğretmenlerimiz oluyor; ama bölgenin geneli itibariyle bunlar istisnai bir şey. Bir de şunu söyleyeyim: Bu 15 il müdürümüzü topladık, sonra program gereği biz aslında ertesi gün dönecektik Van’dan, fakat kar yağışı sebebiyle uçaklar kalkmadı, o yüzden biz kara yoluyla bir de bölgeyi dolaşmış olduk.

 

Van’dan işte Bitlis, Siirt, Siverek, Batman, Diyarbakır, Urfa, Gaziantep, buraları kara yoluyla en son Gaziantep’ten uçağa binerek Ankara’ya geldik, ama bu vesileyle bölgede bazı okullarımızı ziyaret etme imkânımız oldu, oradaki yetkililerle tekrar yerinde görüşme imkânımız oldu. Aslında hakikaten orada pek çok yerde o klasik bir cümledir, ama ben sık sık bu cümleyi hatırladım ‘Allah devlete, millete zeval vermesin’. Hakikaten işte dediğim gibi yani Van’dan Gaziantep’e kadar hep karayoluyla yaptık yolculuğumuzu. İşte iki güne yayıldı, ama yollarımızın durumu, okullarımızın durumu, hastanelerimizin durumu, olağanüstü güzel şartlarda hizmetleri orada yerinde görme imkânı oldu.”

 

“İstihbarat örgütlerinin taşeronluğunu yapıyor”

“Bununla ilgili çok kısa bir tahlil yapmak gerekirse, tabi bölgede, bölge derken Türkiye’nin içinde yer aldığı bölgeyi kastediyorum. İşte komşularımızda yaşanan durumlar, Suriye’deki durum, Irak’taki otorite boşluğu olan alanlar, Suriye’de merkezi otoritenin tamamen ortadan kalkmış olması. Burada IŞİD gibi birtakım nereden, kimlerin hesabına nasıl iş gördüğü hala çok tartışılan birtakım organizasyonlar... Doğrusu ‘burada bunun ne işi var’ diyeceğiniz türden pek çok istihbarat örgütünün Irak’ta, Suriye’de cirit attığı bölgeler oluştu. Bunun Türkiye’ye de yansımaları var. Özellikle PKK’nın bu konuda yaptıkları açıklamalar da bunu kanıtlıyor. Bütün bu kargaşadan kendisine uluslararası piyasada ciddi bir talep olacağını, bu istihbarat örgütlerinin yabancı istihbarat örgütlerinin de veya yabancı güçlerin de kendisine bu bölgede rol biçme konusunda avantajlı bir duruma geldiğini düşündü, ama orada bir hesap hatası yaptı. Bu kendince piyasadaki değerinin; çünkü bölgede faaliyet gösteren yabancı güçler, istihbarat örgütleri bu tür eylemlerde pek çok eylemde taşeron örgüt kullanmak konusunda çok da mahirdirler ve PKK’da dâhil olmak üzere pek çok örgütte bu tür ihaleler konusunda geçmişte sicillerinde epey kayıt vardır.

 

Bugün onlar öyle bir yanlış hesapla ‘bu şartlar altında bizim de kullanım değerimiz arttı, fiyatımız arttı’ gibi, bir de Türkiye’de yapacakları, yaptıkları ve yapacakları eylemlerle bunu kanıtlayabileceklerini zannettiler. Ama hiç hesap etmedikleri bir şey var; o da işte hepimiz 30 senedir bu sürecin farklı evrelerini ve tezahür biçimlerini yaşadık, ama 30 senedir ilk defa devlet bir bütün halinde, bütün organlarıyla, bütün istihbarat birimleriyle, bütün güvenlik birimleriyle, askeriyle, polisiyle, jandarmasıyla, koruyucusuyla, millî istihbaratıyla, emniyet istihbaratıyla tam bir uyum içerisinde bu sefer olayın içerisinde, yani zannediyorum hesabı bozan büyük ölçüde bu oldu.

 

 Evet, yani böyle bir tehdidin bugünden yarına ortadan kalkmayacağı, bölgede hesabı olan yabancı kişilerin bunlardan bizim karakaşımız, kara gözümüz için vazgeçmeyecekleri, bunun aynı zamanda bir güç oyunu olduğunu onlar da biliyor, biz de biliyoruz.

 

Şimdi burada yaptıkları ikinci bir yanlış; gerek bu işe oynayan istihbarat güçleri, yabancı istihbarat birimleri, gerek PKK’nın kendisinin yaptığı yanlış… Bir tahlilde zannettiler ki bölge halkı bu tür provokasyonlarla bir şekilde olayın içine çekilebilir ve orada devlet otoritesini zaafa uğratacak kitlesel şeyler olabilir. Şimdi bu çözüm süreci dediğimiz pek çok bakımından da eleştirilen süreçte yaşanan çok önemli bir şey var, bugün yaşanan tablo da onun da etkisi var o da şudur: O süreçte bölge haklı bir barış ortamının, bir sükûnet ortamının ne demek olduğunu, bölge için nasıl bir kazanç olduğunu, neler vaat ettiğini, hayatın normalleşmesi bu tür terör aktivitelerinin ortadan kalkması halinde bölgeye ne tür imkanların gelebileceğini, gündelik hayatın nasıl güzelleşebileceğini, nasıl geleceğe umutla bakabileceklerini bu süreçte yaşadıkları o kısmı…. Yani oradaki vatandaş barışın, sükûnetin, kamu otoritesinin sağlayacağı imkanın tadını aldı. Şimdi o yüzden bunlara bu tür provokasyonlara prim vermiyor ve PKK’nın da doğrusu kendisinin de burada bir hesap hatası yaptığını en iyi gördüğü şeylerden birinin bu olduğunu zannediyorum.”

 

Terörden etkilenen kaç öğretmen bölgeden ayrıldı?

“Şimdi rakamları kısaca söyleyeyim, Şırnak aslında burada söz konusu olan Silopi ve Cizre. Bizim bütün Şırnak’ta yani Beytüşşebap, Cizre, Güçlükonak, İdil, Merkez, Silopi, Uludere buradaki toplam öğretmen sayımız 7623. Cizre’de 2061, Silopi’de 1790.  Demek ki, 3791 veya 3700 kusur öğretmenimiz. Ama dediğim gibi buralarda da her gün daralan bir şeye geldi terör örgütünün tehdit alanı dolayısıyla, pek çok mahallelerde bu ilçelerimizde de pek çok mahallelerimizde sorun yok. Ama geneline sirayet eden bir şey olduğu için bu iş çözüldüğü zaman buradaki öğretmenlerimizde Cizre ve Silopi’deki öğretmenlerimizde görevlerinin başına dönecekler.

 

 Şunu bir kez daha altını çizerek vurgulamak istiyorum: Burada görev yapan öğretmenlerimizi biz çektik biz çektik onları oradan biz aldık, yani hiçbir öğretmenimiz kaçmadı, öğretmenlerimiz çocuklarını bırakmadılar. Bu tür propagandalar yapılıyor bölgede de bu tür propagandalar yapılıyor. Pek çok öğretmenimiz, ayrılmaya mecbur ettiğimiz için ağlayarak ayrıldılar ve bir an önce de burada kamu güvenliğini sağlanır sağlanmaz görevlerinin başına dönmek istiyorlar. Öğretmenlerimizin hepsinde bu azmi, bu inancı ben görüyorum. Şimdi bunu özellikle söylüyorum, çünkü bu konuda ciddi bir kara propaganda yürütülmek isteniyor. Hayır, öğretmenlerimiz görevlerinin başında, bütün bölgede öğretmenlerimiz görevlerinin başında.”

 

Terörden etkilenen öğrenciler ve verilecek telafi eğitimi

“Şimdi Silopi ve Cizre’nin toplamına Sur’u da katarsak 90 bin civarında. 80 bin kusur Silopi ve Cizre’de; Diyarbakır- Sur’da da 11 bin. Diyarbakır Sur’dakileri de dediğim gibi ildeki merkezde başka yerlere dağıtmış olduk.

 

En kısa zamanda burada bir sükûnet sağlanacak inşallah. Bir de biraz önce konuştuğumuz gibi; yani öğretmenlerimizi biz çektik, peki o zaman niye çektiniz? Bize sorulması lazım bu sorunun. Bize çok ciddi istihbarat bilgileri intikal ettirildi, yani bölgede öğretmenlerimizin Silopi ve Cizre’de öğretmenlerimize ve öğrencilerimize yönelik işte canlı kalkan olarak kullanma, rehin alma, öğrencilerin okullara giden yollara açılmış çukurlara bombalı tuzaklar yerleştirilme, okullara molotof kokteyli saldırılar yapılacağı… Nitekim biz okullarımızı tatil ettikten sonra bu istihbarat bilgilerinin ne kadar doğru olduğu hem bölgede yapılan operasyonlarda etkisiz hale getirilen çukurlardaki tuzaklar vesaireyle belli oldu. Özellikle okullarımıza giden yollara döşenmiş olan tuzaklar sebebiyle bu istihbaratın ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı, hem de doğrudan okullarımıza yapılan, hatta hastanelere de yapıldı yer yer. Ama okullarımıza yönelik yakma, molotof kokteyli atma, taciz ateşi açma gibi şeylerle bu istihbaratın doğru dolayısıyla, aldığımız tedbirinde bu istihbarata dayalı olarak aldığımız tedbirin de ne kadar yerinde olduğu yaşananlardan, yaşanmakta olanlardan ve yaşananlardan ortaya çıktı. Telafi eğitimi sömestre tatilinde de vereceğiz inşallah. Gerekirse eğer illa orada yapamıyorsak taşıyarak başka yerde de olsa öğrencilerimizin telafi eğitimlerini yapacağız. İl içinde de halledebiliriz.”

 

Telafi eğitiminde özel okulların talebi

“Ben de medyaya yansıyan tarafıyla biliyorum, ama özel okullarımızın bu aşamada böyle hemen akut olarak oradan şu kadar öğrenciyi alıp kendi okullarına taşımaları zaten pratik olarak mümkün değil, ama özel okullarımızın özellikle bundan sonra yapabileceği şeyler var. Yani bölgede daha çok okul açarak, mümkünse yatılı okulları açarak özel kurumlarımızın da bölgedeki eğitimin niteliğinin yükselmesine katkıda bulunmalarını tabi bekleriz.

 

Doğu ve Güneydoğu’daki öğretmenlere teşvik çalışması

“Evet, o konuda bir çerçeve çalışmamız var, ama bu yıla yetişmez. Yani bu genelde alınacak tedbirlerin bir parçası olarak bu şundan kaynaklanmıyor: Yani biz, ‘bölgeye öğretmen gitmiyor, gönderemiyoruz, onun için böyle bir teşvike ihtiyaç’ biçiminde anlaşılması eksik olur, bunun da payı var ama eksik olur. Eksiklik şuradan olur: Biz öğretmen gönderiyoruz, şu anda bütün Doğu ve Güneydoğu’da öğretmen doluluk oranımız Türkiye ortalamasıyla aynı düzeydedir. Yani Kastamonu’da öğretmen açığımız neyse, hatta Kastamonu’da muhtemelen daha fazladır. Doğu ve Güneydoğu illerimizde işte il millî eğitim müdürlerimizle yaptığımız toplantılarda da bu bir kere daha teyit edilmiş oldu. Öğretmen gönderiyoruz, fakat gönderdiğimiz öğretmenleri uzun süre orada tutamıyoruz. Bu ortalama 1,5-2 yıl içinde.

 

Sadece Doğu ve Güneydoğu’da da değil diğer illerimizde de… Mesela Eskişehir’de bizim Han ilçemiz, var orada da öğretmen tutamıyoruz, yani oraya da çok sık bir sirkülasyon oluyor. Dolayısıyla, İstanbul’un bazı semtlerinde, bazı okullarımızda da aynı şekilde sirkülasyon hızlı olabiliyor. Bunun çözümü; özellikle tabi ağırlık Doğu ve Güneydoğu Anadolu için söz konusu olduğu için bu tür öğretmen sirkülasyonunun fazla olduğu yörelerde, illerde, ilçelerde, hatta okullarda görev yapacak öğretmenlerimize ilave teşvikler... Ne olabilir? Hizmet puanını yükseltmesi olabilir, hizmet puanı biliyorsunuz atamalarda çok kritik bir rol oynuyor, onun da dışında ek ücretler olabilir. Geçmişte bu yapıldı, yapılmış ve gerçekten iyi sonuçlar da alınmış. Dolayısıyla, bölgede görev yapan, bunun şu faydası olmasını ümit ediyoruz: Bölgeye biz hep büyük ölçüde hep demeyeyim büyük ölçüde yeni atanan öğretmenleri gönderiyoruz, genç öğretmenlerimizi gönderiyoruz ve onlarda birçoğu da zaten bölgeyi ilk defa görüyor. Dolayısıyla daha önce gitmedikleri, tanımadıkları kültürünü, folklorunu, yaşama şartlarını bilmedikleri bir ortamda uzun süre bir düzen kurmakta zorlanıyorlar.

 

Mesela, Tunceli’de o yüzden öğretmen sıkıntımızda yok, o yüzden eğitim göstergelerimiz de yüksek. Tuncelili tecrübeli öğretmenlerimiz de görev yaptığı için o önemli bir parametre. Şimdi bölgeye tecrübeli, yani başka illerde görev yapmış, ama tecrübeli öğretmenlerimizin de gitmesi için cazip hale getirmemi lazım, onun için bir çalışmamız var. Dediğim gibi; yani buraya gidecek öğretmenlerimiz, giden öğretmenlerimiz, diyelim Ağustos’ta yaptığımız atamada 37 binin 26 binini bölgedeki illere göndermiştik, onlar ilk defa oraya gittiler ve adaptasyonda sorunlar oluyor tabi. Dolayısıyla, biz bu sorunu çözmek için Şubat’ta alacağımız 30 bin öğretmenimizi yeni öğretmen adaylarımızı hemen göndermeyeceğiz atandıkları illere. İkinci sömestre boyunca, yani Mart, Nisan, Mayıs, Haziran ayları boyunca onları bir oryantasyon eğitiminden geçireceğiz. Nerede? Ya atandıkları ilde, yani diyelim ki Kars’a atandıysa istiyorsa Kars’ta, ama ‘ben Kırıkkale’de oturuyorum ve Kırıkkale’de bu hizmet içi oryantasyon eğitimini almak istiyorum’ diyorsa Kırıkkale’de dediğim gibi ikinci sömestre boyunca bir tecrübeli öğretmenin danışmanlığında her atanan öğretmen arkadaşımıza bir en az o meslekte 10 yılını tamamlamış bir tecrübeli öğretmeni danışman olarak atayacağız, şimdi onları belirledik belirliyoruz. Onların nezaretinde branşı ne olursa olsun farklı okullarda ve farklı derslere girerek yine tecrübeli öğretmenlerin derslerini izleyecekler. Onun dışında il millî eğitim müdürünün yanında, ilçe millî eğitim müdürünün yanında, maarif müfettişinin yanında. Onlar işlerini nasıl yapıyorlar, hangi mevzuata göre yapıyorlar, nasıl çalışıyor, yani sistem nasıl işliyor bunu görecekler. Bir de yaz saatine girdiğimiz zaman da yine yazın bizim meslek içi eğitim seminerlerimiz oluyor, orada da atandıkları ilin kültürüne, folkloruna ilişkin bir eğitimden de geçirilecekler. Bunun içerisinde diyelim ki, Hakkari’ye atanmışsa öğretmenimiz ve gideceği okulda ana dili Kürtçe olan çocuklarımız çoğunluktuysa o zaman onlarla, velileriyle, çevredeki esnafla, komşuyla temel bir iletişim kurabileceği kadar belli başlı diyelim Kürtçe cümleleri içeren bir dil eğitimi de vereceğiz.”

 

Şubat’ta yapılacak öğretmen atamaları

“Şubat’ta alacağımız 30 bin öğretmen arkadaşımızı bu süreçten geçtikten sonra atandıkları illerde göreve başlatacağız.

 

Yani en azından temel becerileri; merhaba, nasılsın, kalemin var mı, defterin nerede, kitabın nerede, annen yarın okula gelsin de onunla ben konuşayım, baban gelsin, baban ne iş yapıyor, niye ödevini yapmadın? Hani bir öğretmenin çocuğuyla, velisiyle ve komşularıyla iletişim kurması, bir merhaba etmesi lazım öğretmenin.

 

Şubat ayında atanacaklar, Mart ayında başlayacaklar inşallah. Şimdi soracaklar tabi ‘bu eğitimlerden geçelim de maaş ne olacak?’ Mart başından itibaren maaşlarını alacaklar inşallah.

 

Branşları bir kere daha açıklayayım; -çok sık size de gelmiştir, geliyordur-  ‘işte tarihe şu kadar ataması olsun, efendim makine ressamlığına bu kadar olsun, fiziğe şu kadar olsun’ diye her branş kendisine... Biz şimdi 30 bin öğretmen atayacağız, ama bu her branşın en az şu kadar isteriz dediği rakamları topladığınız zaman bizim 200 bin öğretmen atamamız lazım. Biz şöyle yapıyoruz: Türkiye genelinde ne kadar öğretmen açığımız var? Diyelim ki, 90 bin öğretmen açığımız var. Şimdi biz bu 30 bini atayarak ne kadar tamamlamış oluyoruz bunun? Üçte birini, her branşın yüzde 33’ünü… Yani fizik öğretmenliği, fizikte ne kadar açığımız var? 100 açığımız var, o zaman oraya 33. Efendim, tarihte ne kadar açığımız var? 50, oraya 17. İngilizcede ne kadar açığımız var? 200, oraya 66 gibi hep yüzde 33…

 

Şimdi en çok açığı olan branşlarımız zaten belli. İngilizce, matematik, din kültürü ve ahlak bilgisi, özel eğitim öğretmenliği, rehberlik…

 

Şimdi öğretmen adayı arkadaşlarımız daha çok mezun sayısına bakarak bu taleplerde bulunuyorlar; yani şu kadar adam bekliyor, tarihte şu kadar adam bekliyor; dolayısıyla, tarihte çok bekleyen var onun için orada çok atayın gibi bir mantıkla böyle taleplerde bulunuyorlar. Ama bizim atama prosedürümüz, genel olarak açığımız ne kadar? Dolayısıyla, her branşa o genel açık içerisinden aynı oranda yüzdelerle…

 

Bir de İngilizce ders saatlerindeki ayarlamalar sebebiyle, mesela işte 12 yıllık zorunlu eğitime geçtiğimiz için lisedeki ders öğretmenlerine daha çok ihtiyaç olmaya başladı. Diğerlerini çünkü ilkokulda, ortaokulda, ama bazı yerlerde de sınıf öğretmeni açığımız var. Şimdi öyle bir problemimiz de var. Mesela, Doğu’da, Güneydoğu’da da sınıf öğretmenine ihtiyacımız var, ama diyelim Ankara’da da sınıf öğretmeni fazlamız var. Peki, niye o Ankara’daki fazla sınıf öğretmenlerini, yani norm fazlası şu anda Ankara’da diyelim çok sayıda norm fazlası sınıf öğretmenimiz var. Onları niye Doğu’ya göndermiyorsun? Gönderemiyoruz işte. Rotasyon bunun için tasarlanmıştı zaten. Ama o dönemde yaptığımız sirkülasyonlar çözmediğini gösterdi. Çünkü daha çok il içine çalıştığını gördük o rotasyon tasarımının. Bunu belli bir vade içerisinde bütün Türkiye’de sorunu dengeye getirecek şekilde bu rotasyon kavramını yeniden elden geçirmemiz gerekiyor.”

 

Sorun bu bizim millî sorumuz haline geldi. Yani geçmişte var olan ‘ne olacak bu Türkiye’nin hali’ muhabbeti. 13 yıllık AK Parti döneminde görüldü ki, çok güzel işler yapıyoruz, ama millî genlerimize işlemiş ‘ne olacak bu Türkiye’nin hali’ sorusunu da belli alanlara yönelttik, şimdi eğitim…

 

‘Ne olacak bu eğitimin hali?’ Şimdi bu soruyu soranlar bir, bazı klişeler var, bir kısmı şehir efsanesi, bir kısmı klişe, bir kısmı dezenformasyon. Dolayısıyla, onları ayıklayarak baktığımız zaman evet, Türkiye’de eğitim konusu da çok zor bir alandır. Niye? Çok genç bir nüfusunuz var, büyük bir ülkeyiz elhamdülillah, nüfus artışımız çok. İç göç çok hareketli bir ülkeyiz, yani hiç birimiz doğduğumuz ilde, ilçede, köyde yaşamıyoruz, her birimiz en az bir iki şehir değiştirmiş olarak. Şimdi beni izleyen seyircilerimiz kendilerine sorsunlar nerede doğdular, nerede büyüdüler, nerede iş buldular, nerede evlendiler, şimdi neredeler? Şimdi bütün bu kadar hareketli, bu kadar büyük bir ülkeyi ve eğitimi genç bir nüfus bu kadar büyük bir kitleyi herkesi memnun edecek şekilde yönetmek mümkün değil. Kaldı ki, eğitim gibi alanlarda yani sosyal politika alanlarında tek bir doğru yok, herkesin kendine göre farklı. Mesela, işte bugünkü gazeteleri açarsanız bazı arkadaşlar da diyorlar ki, bugün de vardı; valla herkesi zorunlu eğitime almak doğru bir şey değil. ‘Okuma yazmayı öğretelim, ondan sonra mesleklere yönlendirelim, işte köy enstitülerini de açalım onlar da ziraat filan işleriyle uğraşsınlar, köylerden şehirlere göçü önleyelim.’ Şimdi böyle mühendislik şeyleri bize cazip gelir, yani kahve muhabbetlerinde bunlar iyi de gider ama!..”

 

Çocuklarımız çocukluklarını yaşasınlar

“Sömestre tatilinde çocuklarımızı rahat bırakalım sinemaya gitsinler, tiyatroya gitsinler, top oynasınlar, kar yağarsa kızak kaysınlar… Biraz çocukluklarını yaşasınlar.

 

Ödev, çocukları eğitime heveslendirmek için, dolayısıyla, bir de ödevin niteliği de önemli, yani çocuğa ‘bu tatilde en az şu kadar problem çözeceksin, şu kadar tez çözeceksin’ diye çocukları cendereye aldığımız zaman tatil de zehir oluyor, anneler babalar bu sefer onlar başlıyorlar o ödevleri yapmaya.

 

Yani biz sadece öğrencilerimize ödev verilmesini, verilmemesini söylemiyoruz. Annelere, babalara da ödev vermemeyi söylemiş oluyoruz, çünkü onlar yapıyorlar birçoğunu da.

 

 Hatırlayın geçen sene kaldırdığımız performans ödevi vardı. Anneler, babalar oturup performans ödevini yapıyorlardı. Okulların karşısındaki kırtasiye dükkanlarında, hazır performans ödevleri satılmaya başlamıştı. Artık böyle olamaz.

 

Ödev, çocukları eğitime heveslendirmek için daha çok araştırmaya heveslendirmek için, merakını uyandırmak için tabi ki ders yılı içerisinde zaten öğretmenlerimiz bunu nasıl yapacaklarını bu çerçeve çizildikten sonra öğretmenlerimiz bunu yaparlar. Onun için ama bazı velilerimiz de - yani onu da söylemem lazım- çocuklarına kendi olamadıkları şeyin projesi olarak bakıyorlar. Çocuklara çok yükleniyorlar, yapmasınlar. Bizim okullarımızda iyi eğitim verilmeye başlandı. Devlet okullarında eğitimin kalitesi çok ciddi manada fark etti. Eksiğimiz yok mu? Tabi ki var. Zayıf yönümüz yok mu? Okullarımızın fiziki altyapısında aksaklıklarımız, eksikliklerimiz var.

 

Bundan sonra biz velilere de karne vereceğiz. Karne lafı lafın gelişi, yani velilerimize de bir bilgi notu vereceğiz. Ne yapacağız, niye vereceğiz? İşte sen okula geldin mi, öğretmeninle görüştün mü, çocuğunun öğretmeniyle tanıştın mı, veli toplantılarına, okul aile birliği toplantılarına katıldın mı? Siz gelin böylece bizi de siz karnelendirin. Veliler okula geldikçe okulun eksiklerini görecekler.  Yani geldiğiniz zaman okulumuzdaki eksiklileri göreceksiniz, yani okulumuzun suyu akıyor mu, çatısı akıyor mu, penceresi sağlam mı öğretmenlerimiz konuyla ilgili mi, yani öğretmenlerimizi teftiş edin öğretmenler odasına girin milleti sorguya çekin diye yapmıyoruz bunu. Gelin okulumuzu görün öğretmenlerimizle bir çay için müdürlerimizle, müdür muavinlerimizle onlara belki elinizden geliyorsa siz de maddi destekte bulunun okulumuza, bahçesine bir ağaç da siz dikin.”

 

Öğretmen akademisinin önemi

“Öğretmen akademisi doğrudan öğretmen niteliğini yükseltmeyi amaçlayan, yani mevcut öğretmenlerimizi diyelim fizik öğretmenimiz zaman içerisinde eğitim teknikerinde, öğretim tekniklerinde, bazı gelişmeler olmuştur, yeni ders kitapları çıkmıştır, müfredatta yenilenmeler olmuştur,  bunlara adaptasyonu sağlamak yani şey gibi düşünün… Silahlı Kuvvetler Akademisi ne yapıyor? Subayın içerisinde kurmayını yetiştirmek için alıyor. Biz de öğretmenlerimizin niteliğini yükseltmek için o kısa ve orta vadede bu, ama uzun vadede öğretmen akademisi bizim temel öğretmen kaynağımız haline gelecek. Yani diğer fakültelerden mezun olduktan sonra öğretmen olmak için KPSS veya formasyon gibi böyle neyi ölçtüğü çok fazla belli olmayan ölçütler üzerinden değil, doğrudan öğretmen akademisinin programına katılıp başarılı olma koşuluna bağlayacağız o biraz daha o ileri…

 

Tabi, öğretmenlik; sadece KPSS ne ölçüyor? Bilgi ölçüyor, sadece bilgiyle olacak bir şey değil çok iyi matematik problemi çözüyor olabilirsiniz, ama çok iyi bir matematik öğretmeni olmanız için başka özellikleriniz olması lazım. Yani benim öyle tanıdığım bir sürü arkadaşım var, kendi alanında çok iyi tarihçi, ama bir tarih konusunu sınıfa girip anlat deseniz zorlanabilir.”

 

“Sahte diplomalarla müracaat eden öğretmen tespit ettik”

“Bu öğretmen atamasıyla ilgili yalnız burada kritik ve güncel bir şey; ben adayları uyarmak istiyorum. Şimdi bizim son zamanda bir sorun karşımıza çıktı. Geçmiş atama dönemlerinde; bazı sahte diplomalarla müracaat edip öğretmen olanlar olduğunu tespit ettik.

 

Yani bazı üniversitelerin diplomalarını, hatta geçici mezuniyet belgelerini taklit ederek öğretmenliğe başvurmuş ve o diplomayı hakiki bir diploma gibi kabul ettirerek göreve başlamış, şimdi bu 50-60 civarında bunları tespit ettik. Bu soruşturmamızı daha da derinleştiriyoruz. Şimdi bütün üniversitelerden geriye doğru hem kendi alımlarımızı, bütün öğretmen alımlarımızda bu tür sahte diploma bunun bir çete işi olduğu izlenimi var, hatta bazı ön bilgilerden büyük meblağlarla bu işi organize eden bir çetenin olduğu şeyi de var, ön bilgisi de var. Bununla ilgili hem biz çalışıyoruz, hem de savcılıklara bu konuda gerekli şeyleri yapıyoruz.

 

Para karşılığı, ama bazı terör örgütleriyle de bağlantılı olma ihtimali de var, onu savcılıklar daha çok araştırıyorlar.

 

Genellikle daha çok talep olan branşlara yönelik... Mesela, hani sordunuz ya biraz önce, en çok hangi branş, yani en çok hangi branşta ihtiyacımız varsa orada daha çok öğretmen alıyoruz ya dolayısıyla, o branşlara yönelik böyle bir tezgâh kurulmuş. Sayı çok büyük değil, işte dediğim gibi şu ana kadar bizim 50-60 civarında somut tespitimiz var onlarla ilgili…

 

Yani bunu şunun için söyleme ihtiyacı duydum: Muhtemelen bu çete veya bu çeteler Şubat atamaları için de bazı öğretmen adaylarına musallat olabilir, çok ciddi paralarla yani 30-40 bin lira alarak bu diplomaları, sahte diplomaların pazarlandığına dair bir duyum da geldi.

 

Bulup buluşturup borç çekip ödeyen öğretmenler olduğunu arkadaşlarımız söylediler. Dolayısıyla, öğretmen adaylarımız sakın böyle yerlere, böyle şeylere tevessül etmesinler. Bu konudaki şeyimiz çok ciddi bir çalışmamız var, yazık olur.”

 

“Ders kitaplarındaki hatalar düzeltildi”

“Biliyorsunuz bütün kitaplarımızı Millî Eğitim Bakanlığı hazırlamıyor, aynı zamanda özel sektör de kitap hazırlıyor, ama bunlar bir panelden geçiyor; yani bir eğitimden Talim Terbiye Kurulunun değişik değerlendirme mekanizmaları içerisinde değerlendirildikten sonra öğrenciye sunuluyor. Ama buna rağmen atlanmış, yanlış yapılan şeyler bununla ilgili ben hemen araştırmasını yaptırdım, bugün haber gazetelerde bazı gazetelerde bu yer alınca, 9. sınıf tarih ders kitabında bu hatalar görülmüş. Ama zaten bu, 15 Aralık’ta bundan önce, zaten oradan anladığım kadarıyla gazetelerde bu fark edilerek düzeltilmiş ve düzeltilmiş versiyonu da EBA’ya... Şimdi hala EBA’nın ne olduğuna zahmet edip bakmak zorunda hissetmeyen arkadaşlar için bir kere daha hatırlatayım. EBA; Eğitim Bilişim Ağı eba.gov.tr’ye girerlerse orada bütün ders kitaplarımızın, yardımcı madde eğitim malzememizin 150 binin üzerinde testler, ödevler vesaire var. EBA’daki elektronik nüshasında da bu kitapla ilgili hatalar düzeltilmiş. Bir diğeri de maddi bir hata 7 soru 8’e kaymış o da düzeltilmiş. Olabilir bizim yanlışlarımız… İşte onun için diyorum, veliler de bize karne versin derken veliler de çocuklarımızın kitaplarına baksınlar yani…

 

Evet, ‘onu öyle değil de şöyle anlattığım zaman bakın çocuğum daha iyi anladı’ diye hatta kendi deneyimlerini paylaşsınlar, öğretmenlerimize işini öğretmek anlamına gelmiyor bu tabii. Benim gibi solak bir öğrenciye sağ elle mandolin çalmayı öğretmeye çalışmak doğru bir uygulama değil… Veya öğretirken mandolinin tellerini ona göre düzelttir.

 

Yani çocukla ilgili her türlü özel bilgiyi, hani mahremiyeti olmayan özel bilgiyi veliler öğretmenlerimizle konuşurlarsa çocuklarının başarısına daha sağlıklı, daha huzurlu bir eğitim görmesine katkıda bulunmuş olurlar.”

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.